Kanlı Kilise: Sessiz Taşların Kanlı Fısıltısı

İstanbul’un Avrupa yakası’nda, Balat ile Ayvansaray arasında, Haliç’in kenarına doğru daralan sokaklarda yürürken birden karşınıza çıkar: Kanlı Kilise. Bugün duvarları yosun da tutmuş , çatısı kısmen çökmüş olsa da bu yapı, zamanın unuttuğu ama yerel halkın asla unutmadığı yerlerden biri. Asıl adı ise Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, ama çevre onu yüzyıllardır sadece “Kanlı Kilise” olarak anıyor.
Kilise, Bizans döneminden kalma bir yapının temelleri üstüne, 1831 yılında inşa edilmiş, Balat bölgesinin yoğun Rum nüfusu için yapılmış. Zamanında denizcilerin dua etmek için uğradığı kutsal bir yermiş. Deniz kenarlarına olan yakınlığı ve aziz Nikolaos’a (denizcilerin koruyucusu) adanmış oluşuyla, bölgenin ruhani merkezlerinden biri haline gelmiş.
Ama 19. yüzyılın sonlarına geldiklerinde kilisenin kaderi değişmiş.

Rivayet odur ki, 1893 yılında kilisede düzenlenen büyük bir ayin sırasında, cemaatin ortasında genç bir kız aniden yere yığılmış. Ayinin ortasında ölen Eleni, papazın kızıymış. Ölüm nedeni hiçbir zaman açıklanmamış. Ne bir hastalık belirtisi, ne de fiziksel bir darbe… Ama işin garibi, Eleni’nin bedeninin kiliseden çıkarılmadığına, gizlice duvarlardan birinin yanına gömüldüğüne dairmiş.
O günden sonra kilise çanı, gece saatlerinde kendiliğinden çalmaya başlamış. İnsanlar içeriden ağlama sesleri, bazen de fısıltı gibi sesler duyduklarını anlatıyolarmış. Bazılarıysa, Eleni’nin beyazlar içinde, elinde yanan bir mumla kilisenin içinde dolaştığını gördüklerini iddia ediyolarmış.
Yıllar geçtikçe kilise terk edilmiş. İbadetler yapılmaz olmuş. Ancak mahalle halkı orayı hâlâ “uğursuz” ve “dokunulmaması gereken” bir yer olarak anmaya devam etmiş.
Bugün bile kiliseye girmeye cesaret eden az. içerisi rutubetli, karanlık ve sessiz. Ama o sessizlik, insanın içinde garip bir ağırlık bırakıyor.(ziyaret eden biri olarak konuşuyorum) Sanki zaman durmuş gibi.

Kanlı kilise, İstanbul’un sadece tarihi değil; yaşayan hafızasıdır. Her şehrin anlatılmayan hikayeleri vardır; bu kilisenin hikayesi de onlardan biri. Gerçekle söylentinin birbirine karıştığı, geçmişin bugünü hâlâ etkilediği bir yer ve eğer bir gün yolunuz düşerse kapının önünden yavaşça geçin gidin…
